14 Ekim 2009 Çarşamba Yeniçağ GazetesiÜlkemizde çeşitli siyasal “açılımlar” yaşanırken, medya dünyasında bir bir “kapanımlar” yaşanıyor.
AKP İktidarına muhalif televizyon kanalları ve gazeteler reklam alamamak, yayın yapamamak, malî ve siyasi baskılara direnebilmek durumu ile karşı karşıyalar.
Şimdi “son durumu” sizlere aktarmak ve paylaşmak istiyorum. Ana başlık şu: “ART’de neler oluyor?”
ALINAN KARARLAR..
Kısa adı ART olan “Avrasya Televizyonu”, hâlen tutuklu bulunan Türk Metal Sendikası’nın önceki başkanı Mustafa Özbek’in oğlu Sayın Ahmet Özbek tarafından yönetiliyor.
Buraya sığmayacağı için uzun ayrıntılar yerine sonuca gelmek istiyorum.
Hafta başında ve dün (Salı) ART Genel Merkezi’nde, önce çalışanlar ile sonra da programcılar ile toplantı yapıldı.
Ahmet Özbek’in daveti üzerine dünkü toplantıya ben de katıldım.
Toplantıdan çıkarken kimse tatmin olmamıştı ve herkesin kafasında başlıktaki soru oluşmuştu.
Bu sorunun yanıtını, ısrarlı sorulara karşın alamadık.
Anladığımız ve net olan tek nokta şu
oldu:
- ART’nin Ankara bürosu kapatılıyor (ki, Türkiye’deki tek büro bu),
- Cuma akşamı ana haberlerin sunumundan sonra artık Türkiye’den haber de yapılmayacak, yayın tümüyle Kıbrıs üzerinden ve oradaki arkadaşların yetkisi içinde yapılacak,
- Ceviz Kabuğu dahil haber programları yapılamayacak,
- Formatı gereği de olsa iktidara eleştirinin olmadığı bir iki magazin programı devam edecek,
- Çalışanların aylardır ödenmeyen maaşları ve telif ücretleri taksitlendirilerek
ödenecek.
KARARLARIN ARDINDAKİ GERÇEKLER..
Peki, ART Televizyonu niçin bu kararları aldı?.. Kararların ardında kim ve hangi gerekçeler var?..
Bunları Sayın Ahmet Özbek’e sorduk.
Sorarken de, aklımda hep önceki deneyimlerim vardı. Acaba kanal birisine -muhtemelen Kanaltürk’ü alan Akın İpek’e- satılmış mıydı?
Kanal 6 ve Kanaltürk’teki deneyimlerimin yanı sıra, uzaktan izlediğim diğer kanalların akıbetinden biliyorum ki, “satılıyor” söylentisi çıktıktan sonra, ne kadar yalanlansa da, ne kadar geciktirilse de, bu gerçekleşiyor!.. Bu durum, karatecilerin saldırıdan önce nâra atmalarına benziyor. O çığlık, rakibi paralize ediyor, etkisiz bırakıyor ve hücum gerçekleşiyor.
Toplantıda bunları da söyledim.
Peki ne yanıtlar aldık? Sorun neydi, kanal satılıyor muydu?..
Toplantıda, ART’nin bu kararı almasının nedeni olarak “ekonomik sıkıntılar ve hacizler” gösterildi.
Sayın Özbek, “Yayını Kıbrıs’tan yaparak Ankara maliyetlerini azaltacağız. Biriken borçları 7-8 ay içinde ödeyip düze çıkacağız” dedi.
Dedi ama, herkes sordu: “Sıkıntı, çalışanların paralarından mı kaynaklanıyordu?.. Zaten aylardır para almayan -özellikle programcılar- bundan sonra tümüyle bedava çalışacağız deseler bu karardan vazgeçilecek miydi?..”
Nitekim bu da ifade edildi.
BU HAFTA “CEVİZ KABUĞU” YOK
Patron ne yanıt verdi, merak ediyorsunuz değil mi?..
Hayır, karar değişmeyecekti.
Ben ısrarla şunları sordum ve şöyle konuştum:
“Ben benzer filmleri daha önce de gördüm. Bu gibi durumlardaki sözlerin gerçekte ne anlama geldiğini de çok iyi biliyorum.
Siz, kanalı satmış olabilirsiniz, bu tür yayıncılıktan vazgeçmek istiyor olabilirsiniz. Elinizdeki gayrimenkulleri satarak borçları kapatabilirsiniz. (Ayrıntıya girmiyorum) Yayın yapmamak, yayın dağıtım platformlarından çıkmakla, tümüyle kapatmak arasında fark yoktur. İlerde satmak isteseniz de kimsenin izlemeyeceği kanalı çok ucuza satmak durumunda kalırsınız. Öyleyse, şimdi satmayı, ortak almayı düşünmüyor musunuz?..”
Bunlara da hayır yanıtını aldık.
O halde sorun neydi?
Sizlerin aklına gelen ve sonra da belki başına gelecek durumlar için şimdiden bir şey söyleyemem.
Sayın Ahmet Özbek, bir ara bana “Senin programlarına gelen insanlara da böyle soruyorsun” anlamında -kibarca diyelim- bir söz söyledi.
Bizim televizyon ve medya dünyasında yaşadıklarımız gerçekten “kitap” olacak boyutta.
Şimdi biliyorum, bu yazdıklarım sizlerin gözleri önünde netleşince, yetkili yetkisiz, paralı parasız, ilgili ilgisiz, politikacı ve pek çok vatandaş “Durumunuz bu kadar kötü müydü? Söyleseydiniz yardımcı olurduk” diyecek.
Derdimizi duymayan herhalde bir tek denizdeki balıklar kaldı..
Ama ben hâlâ sorumun yanıtını arıyorum..
(Yeniçağ, 14.10.2009)