“Allahümme, innâ nes’elüke fî seferinâ hâzâ,
el-Birre ve’t-Takvâ ve minel-Ameli mâ tardâ.
Allahümme, hevvin aleynâ seferenâ
Vatvi annâ bu’deh.
Allahümme, entes-sâhibu fis-sefer,
Vel-halîfetü fil-ehl.
Allahümme, innâ neûzü bike min va’sâis-sefer,
Ve keâbetil-menzar. Ve sûil-ahlâki vel-munkaleb.
Fil-mâli vel-ehli vel-veled.”
İlkin, bir umre seyahati münasebetiyle bindiğimiz
uçakta duymuştum bu duayı… Saudia Havayollarının
geleneksel hale getirdiği uygulamasıyla, daha
henüz havalanmadan her uçağında bu dua okunurdu.
Hâlâ bu uygulamanın devam ettiğini tahmin ediyorum.
Kabin görevlilerinin banttan yayınladıkları bu
dua, “Şimdi Peygamberimizin sefere çıkarken okuduğu
duayı dinleyeceksiniz.” anonsuyla duyurulur, ardından Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin, o son derece
manidar duası seslendirilirdi, açık ve net bir okunuşla…
Gerçi yolcuların çoğunluğu manasını anlamazdı bu
Arapça duanın; ama “Allahümme!” diye başlayan
cümleler, o içten yakarışın ve niyazların ipuçlarını verirdi
en azından… İşte böyle bir ortamda dinlemiştim
bu güzel duayı… Hem de can kulağıyla… Diyebilirim
ki, birçok satırını daha bu ilk dinleyişte ezberlemek
nasip olmuş ve dönüşte hadis
kitaplarından eksiklerimi tamamlamıştım.
İşte aziz okuyucularım, bu
yazımızda size hem bu duadan hem
de Peygamberimizin yolculuk öncesi
ve bu yolculukları esnasındaki tavır
ve davranışlarından söz etmeye
çalışacağım.
Kıymetli okuyucularım,
Gerek yaz tatili münasebetiyle gerekse sair zamanlarda
farklı maksatlarla çıkılan yolculuklarda, mümin
ve Müslüman olarak tavrımızı belirlerken, -her konuda
olduğu gibi- seyahat adabı ve ilkeleri hususunda
da en temel dayanak noktamızın, sevgili Peygamberimizin
Sünnet-i Seniyyesi olması icab eder. Çünkü O
Yüce Resûl (s.a.v.), hayatımızın her alanında bize sunduğu
örnek tavır ve davranışlarıyla yol göstermiştir,
göstermeye de devam ediyor.
Dergimizin bu ayki konuyu özellikle yolculuk mevzuuna
tahsis etmesi de son derece manidardır. Umarız
her bir yazı, yolculuklarımızın manevi feyiz ve bereketine
olumlu katkılarda bulunur. Şimdi geliniz asırlar
öncesine gidelim ve Güzeller Güzeli’nin (s.a.v.) yolculuğa
çıkarken nasıl davrandığına ve hangi duaları
ettiğine bakalım.
Değerli okuyucularım,
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, sefere çıkarken
son olarak vedalaştığı kişi, ciğerparesi Hz. Fatıma
(r.a.) validemiz olurdu. Sefer dönüşü ilk olarak uğrayıp
hatırını sorduğu kişinin yine bu değerli kızı olması,
hem Hz. Fatıma (r.a.) annemizin değerini ifade etmekte
hem de ayrı bir yuvaya sahip olsa bile kız evladının
böyle bir ilgiye muhatap olmasının da bir peygamber
sünneti olduğunu ortaya koymaktaydı.
Seyahatlere çıkarken vedalaşmanın örneklerini Peygamberimizin
bu ve benzeri uygulamalarında görürken;
büyüklerden izin almanın örneklerini ise Ashab-ı
Kiram’ın davranışlarında tespit edebilmekteyiz. Sözgelimi
Hz. Ömer (r.a.), çıkacağı bir umre yolculuğu
öncesi Peygamberimizden izin istemiş, Nebiyy-i
Muhterem (s.a.v.) Efendimiz de ona hayır dualar etmiş
ve ardından: “Kardeşciğim! Sen de dualarında
bizi unutma” diyerek kendisinden
dua talebinde bulunmuştu.
Peygamberimiz (s.a.v.) Bineğine
Binerken Hangi Duayı Okurdu?
Bu sorunun cevabını, hadis kitaplarında
bulabilmekteyiz. Aktarılan
bilgiler açık ve nettir. İki cihan
Sultanı Efendimiz (s.a.v.), bineğine
binip oturunca “Bismillah, Elhamdü lillah, Allahü
Ekber” tesbihini üç kez okur, ardından yazımıza
ser-levha yaptığımız sefer duasıyla Rabbine niyaz
ederdi. Geliniz Peygamberimizin, bu manidar duasıyla
Mevlâ’mıza nasıl bir yakarışta bulunduğuna bakalım:
“Allah’ım! Bu yolculuğumuzda, iyilik ve güzellikleri, kulluk
şuuruyla hareket etmeyi ve razı olacağın amellerde
bulunmayı bize nasib et. Allah’ım! Yolculuğumuzu bize
kolaylaştır ve uzaklığını dürerek yakınlaştır. Allah’ım!
Yolculuğumuz esnasında sahibimiz Sensin. Geride kalan
ailemizin de görüp gözeteni ve koruyucusu da yine
Sensin. Allah’ım! Yolculuk sıkıntılarından ve kötü durumlara
düşmekten Sana sığınırız. Ailemizde ve malmülkümüzde
beklemediğimiz durumlarla karşılaşmaktan
da yine Sana sığınırız.”
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay - Yeni Dünya Dergisi